Sürdürülebilirlik İçin “Atık Ayak İzi”ni Azaltmak
Şehirleşme, nüfus artışı ve iç göç gibi bir dizi nedenlerden dolayı ihtiyaçların yalnızca çeşitlenmek ile kalmayıp aynı zamanda giderek arttığı; buna karşın kaynakların giderek azaldığı, kirlendiği ve hatta yok olmaya başladığı günümüz dünyasında en çok telaffuz edilen kavramlardan biri “sürdürülebilirliktir.”
Sürdürülebilirlik; çevreden ekonomiye, finansa, kamu maliyesine ve hatta bunun alt bileşenleri olan bütçe, borçlanma, sosyal güvenliğe, özel şirketlerden, sivil toplum kuruluşlarına kadar hemen hemen gündelik yaşamın her alanında karşımıza çıkan nadir kavramlardan biri olmuş durumdadır.
Çevresel, ekonomik ve sosyal olmak üzere 3 bileşene sahip olan sürdürülebilirlik kavramı, çevresel başlıkta Karbon ayak izi, Su Ayak izi gibi ana başlıklar ile kırılımları, hatta bunların da alt başlıkları bile kurumsal firmaların gündemlerini ve şirket politikalarını şu sıralar meşgul etmektedir. Devlet politikaları ve yasaların da teşviği ile çevresel sürdürülebilirlik kavramında son dönemlerde yeni bir alan daha oluşmaktadır. Bu alan “Atık Ayak İzi” dir.
Üretim ve kullanım faaliyetlerimiz sonucunda ortaya çıkan atığın, oluşumundan başlayarak geri dönüşüm ve bertaraf edilmesine kadar çevrede bıraktığı etki “Atık Ayak İzi” olarak tanımlanmaktadır. Doğal kaynak kullanımının azaltılması, kaynağında ayrıştırma, atıkların yeniden kullanımı, geri kazanımı ve geri dönüşümü gibi yöntemler Atık Ayak İzi’nin küçültülmesine yardımcı olacaktır.
Çevre koruma politikalarında da önemli bir yere sahip olan atık yönetimi, doğal kaynakların hızla tüketilmesinin engellenmesi, ayrıştırılan atıkların çevre ve insan sağlığına verdiği zararı tehdit olmaktan çıkarılarak ekonomide bir değere sahip olmasını hedefler.
Küresel e-atığın 2030 yılına kadar 74 Milyon tona ulaşarak, daha yüksek elektrik ve elektronik tüketim oranları, daha kısa yaşam döngüleri ve sınırlı onarım seçenekleriyle desteklenen 2014 rakamının neredeyse iki katına ulaşacağını tahmin ediliyor.
Son dönemde bu politikaların bir yansıması olan GEKAP (Geri Kazanım Katkı Payı) yükümlülüğü sanayicilerin, ithalatçıların, kısacası tüm piyasa faaliyetlerinin merkezinde değerlendirilmeye başlanmıştır. Her alanda faaliyet gösteren atık firmalarının da uzun süredir gündemini meşgul eden bu yükümlülük tıpkı sürdürülebilir çevre kavramındaki diğer olgular gibi ilerleyen zamanla kendine yer edinecek ve kendi sistemini oluşturacaktır.
Atık Ayak İzi kavramının ülkemizde pekişmesini kolaylaştıran yasal mevzuatlardan biri de “Sıfır Atık” uygulamasıdır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca “Sıfır Atık”; israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesini, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrı toplanması ve geri kazanımının sağlanmasını kapsayan atık yönetim felsefesi olarak tanımlanan bir hedeftir şeklinde tanımlanan Sıfır Atık uygulamaları; şirketler, fabrikalar hatta Organize Sanayi Bölgeleri bünyesinde bile ivedilikle uygulamaya alınmış ve belgelendirme süreci devam eden bir süreçtir.
Yasal mevzuatlar ve teşvikler yeni yeni adını duyuran “Atık Ayak İzi” kavramının ülkemizde uzun süredir var olan temelleridir esasında. Atık ayak izi; tehlikeli ve tehlikesiz atıkların lojistiğinden geri dönüşümüne ve bertarafına kadar olan süreçlerin tamamını kapsar, içerdiği ağır metaller dolayısı ile çevre ve insan sağlığına verdiği zararlar, değerli metal ve bileşenler dolayısı ile de ekonomi, istihdam gibi bir çok ekonomik döngüye katkısıyla bilinen elektrikli ve elektronik atıklar her yıl artarak büyümektedir.
Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU), Sürdürülebilir Döngüler (SCYCLE) Programı, şu anda Birleşmiş Milletler Üniversitesi (UNU) ve Birleşmiş Milletler Eğitim ve Araştırma Enstitüsü (UNITAR), Uluslararası Katı Atık Derneği (ISWA) tarafından ortaklaşa yürütülen ortak bir çalışma olan Küresel E-atık İzleme raporu yayınlanmıştır.
Küresel E-atık izleme raporuna göre 2019 yılında dünyada 53,6 milyon ton E-atık oluşmuştur. 2019’da resmi olarak belgelenmiş toplama ve geri dönüşüm 9,3 Milyon tondur. Dolayısıyla üretilen e-atığa kıyasla %17,4’ü kayıt altına alınabilmiştir. ITU’nün en yüksek politika belirleyici organı olan Tam Yetkili Temsilciler Konferansı, küresel e-atık geri dönüşüm oranını 2023 yılına kadar %30’a çıkarmak için bir hedef belirlemiştir.
E-atık 2014’ten bu yana 1,8 Milyon ton büyümüştür. Bununla birlikte, toplam e-atık üretimi 9,2 Milyon ton artmıştır. Bu nedenle geri dönüşüm faaliyetleri, e-atıkların küresel büyümesine ayak uyduramamaktadır. İstatistikler, 2019 yılında en yüksek toplama ve geri dönüşüm oranına sahip kıtanın %42,5 ile Avrupa, %11,7 ile Asya ikinci, sırasıyla %9,4 ve %8,8 ile Amerika ve Okyanusya’nın benzer olduğunu ve Afrika’nın en düşük orana sahip olduğunu göstermektedir.
2019’da üretilen e-atığın %82,6’sının (44,3 Mt) kaderi belirsizdir ve nerede olduğu ve çevresel etkisi farklı bölgeler arasında değişiklik göstermektedir. Yeni rapor ayrıca, küresel e-atığın 2030 yılına kadar 74 Milyon tona ulaşarak, daha yüksek elektrik ve elektronik tüketim oranları, daha kısa yaşam döngüleri ve sınırlı onarım seçenekleriyle desteklenen 2014 rakamının neredeyse iki katına ulaşacağını tahmin ediyor.
Ulusal bir e-atık politikası, mevzuatı veya yönetmeliği benimseyen ülke sayısı 2014 ile 2019 arasında 61’den 78’e yükselmiştir. Bununla birlikte, birçok bölgede düzenleyici gelişmeler yavaştır, uygulama düşüktür ve e-atıkların toplanması ve uygun şekilde uygun hâle getirilmesi için yönetimin zayıf olduğu belirtilmiştir.
Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) Üye Devletleri ayrıca, 2023 yılına kadar e-atık mevzuatı olan ülkelerin yüzdesini %50’ye (veya 97 ülkeye) yükseltmek için bir hedef belirlemiştir. ITU, Üye Devletlerin talep edebileceği, e-atık politikası, düzenleyici teknik yardım ve kapasite geliştirmeyi desteklemeye adanmış bir program sağlamaktadır.
Atıkların bu kapsamda yeniden kullanıma sunulması konusunda dünyadaki uygulamaların başında yeniden kullanım (reuse), yenileme (refurbish) çalışmaları gelmektedir. Gerek sürdürülebilirlik gerekse en önemli alt başlığı olan “Kaynakların Kontrollü Tüketimi” anlayışı için “Atık Ayak İzi” kavramı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hakkettiği önemi kazanmalıdır. Ülke olarak üretim artığı bir atığının bir başka üretimin kaynağı olacağı günlere doğru ilerlemeyi sürdürmeliyiz.