Çevre Kirliliği

Bitkilerin Suyunu Çıkarmak

Şehir hayatı, insanları bitkilerden uzaklaştırdı. Eskiden hayatın her ayrıntısında insanlara eşlik eden, sağlıkta-hastalıkta, içselleşmiş bir olağanlıkla başvurulan bitkilere, şehir insanları olarak bugün, sırrı yeni keşfedilmiş bir hazine gibi ve daha çok faydacı bir yüceltme ile bakıyoruz.
 
Besin kaynağı bitkilerin, özel kullanımlarıyla aynı zamanda ilaç oldukları çok eskiden biliniyordu. Günümüz hayatında bitkileri yalnız “menü” veya estetik unsuru gibi görmüş olan bizler, modern tıbbi yöntemlerden ve ilaçlardan deva bulamadığımızda bitkilere sığınıyoruz.
 
Modern ilaçların önemli bir kısmının kökeninde bitkiler olduğu sıkça söylenir, böylece yeni olan meşruiyet, eski olan itibar kazanır. Bitkisel drog ile sentetik ilaç arasında nitelik farkı bulunduğunu gözden kaçırmamalı. Bitki özündeki etken maddeler arasında en etkin olanların seri üretimiyle ortaya çıkan ilaç, bitki gibi davranmıyor. Olumlu etkisini de, olumsuz etkisini de kontrol altına almamız, ayarını tutturmamız zor oluyor.
 
Ama birçok zaman, sentetik ilaç kullanmak kadar bitkisel drog kullanmak da uygun müdahale değil. Hastalık dediğimiz tabloyu oluşturan belirtiler ve bulgulardan bir kısmı aslında iyileşme, denge bulma çabasının tezahürü. Bu durumda “doğal tedavi” bitkilerle tedavi değil, dış katkılardan çok ruhsal-zihinsel katkının önem kazandığı, belki yaşama değişikliği yapmamız gereken bir “kendiliğinden iyileşme” sürecidir.
 
Bitkilerin mucizevi etkisini düşündüğümüz kadar insandaki mucizevi gücü düşünsek! Hem bu güç yalnız sağlık halinde veya sağlığa kavuşurken değil, hastalanırken, hatta hastalıktan ölürken de kendini gösteriyor. Hastalık öyle önüne geçilmez bir biçimde hükmünü sürüyor ki, süreci tersine çeviremiyoruz, cana can katamıyoruz, aciz kalıyoruz: Mucize.
 
Son yıllarda bitkilerin sihirli formüller olarak sunulmasına sıkça şahit oluyoruz. Buna bir sebep, bazı yeni çalışmaların modern insanın “bilimsel kanıt” ihtiyacını karşılayarak çözümler telkin etmesi ise, herhalde bir diğer sebep, arzu etsek de yönümüzü tabiata çeviremediğimiz günümüzde, tabiat bahçesinden kopardığımız bir bitkinin bile ruhumuzu genişlettiğini hissetmemiz.
 
Ancak bu tabloda tabii olmayan bir şey var. Yüksek ratingler, yüksek tirajlar, uzun kuyruklar, “basit, iyidir” diye yola çıkıp “o kadar basit değil” mesajıyla sonlanan reçeteler, paket kürler, bitki özleri, bitki suları… Bütün bunlar belki bir ihtiyaca cevap, ama belli ki bu piyasa bitkilerden çok, bitkilerin suyunu çıkaranlara paye veriyor.
 
Modern tıbbı eleştirmek ve geleneğin zenginliğini vurgulamak bir “aykırılık hevesi” veya şahsi menfaat beklentisi barındırmıyorsa ilham verici olabilir. Ancak, tevazuun köreldiği, büyük iddiaların sergilendiği bu “performans”, orijinal olanı tahrip eden bir restorasyon gibi, geleneği karikatürleştiriyor, çarpıtıyor, karartıyor.
 
Bitkilerin kibir bilmez halleri ibret olarak yeter ama…
 
Kibir için şifa olacak bitki var mı?

Yeşil Kalem

Daha yeşil ve güzel bir Dünya için yola çıkan Yeşil Aşkı, herkesi Dünya’ya zarar vermeden, çevre dostu ve sürdürülebilir bir yaşama davet ediyor. Bütün gayemiz; temiz bir çevre, yaşanabilir bir dünya ve yeşil gören gözlerdir. Yeşil görmeyen gözler, Renk zevkinden mahrumdur.

blank

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir