Anadolu’nun Biyoçeşitliliği
Atmosfer ve okyanusların doğal güçleri ile rüzgar, yağmur ve sıcaklık dağılımını kontrol ettiği dinamik iklim sistemi, bir buzul çağından diğerine doğru sürekli değişmektedir. Geçen 3 milyon yıl içinde, iklimdeki doğal değişimleri ve ekolojik sistemlerin bu değişimlere nasıl ayak uydurduğunu jeolojik bulgulardan kabaca görmek mümkündür. Buzul çağlarında bitki örtüsü güneye, iki buzul çağı arasında ise kuzeye doğru gelişmiştir. Bitki örtüsündeki bu değişim insan ve hayvanların sayısına sürekli olarak yansımıştır.
Anadolu’nun zenginliği
Anadolu buzul çağlarında canlılar için güvenli bir sığınak, jeolojik değişim çağlarında geçiş yolu olmuştur. İki kıtanın birleştiği yerde ve üçüncüye komşu olan, çeşitli iklimlerin yaşadığı Anadolu canlıların en zengin müzesidir. Avrupa-Sibirya, Akdeniz, İran-Turan coğrafi bölgelerinin buluştuğu tek ülke olması dolayısıyla, dünya kara yüzeyinin %0.6’sını kaplamasına karşın dünyadaki tüm bitkilerin %2.5’unu barındırır.
Avrupa ülkelerindeki toplam damarlı bitki sayısı yaklaşık 13 000 iken Anadolu’da 9200; Avrupa’da endemik bitki türü sayısı yaklaşık 3500 iken Anadolu’da 3100’dür. Anadolu topraklarının %26’sı ormanla kaplıdır. Avrupa’da doğal ormanların toplam orman sahasına oranı %1 iken, yarısı bozulmuş ve verimsiz olsa da, bu oran Anadolu’da %93’tür. Bu ormanları oluşturan 564 tür ağacın 76’sı endemiktir. Avrupa’da 27 meşe türü varken, Anadolu’da 18 tür meşe bulunmaktadır. Sadece İstanbul iline ait 5500 km2 alanda 2450 tür yaşamaktadır.
Yaşlı, ılıman yağmur ormanlarının bulunduğu Doğu Karadeniz bölgesinde çay ve kivi; Akdeniz sahillerinde muz, avokado ve turunçgiller; Orta ve Doğu Anadolu’nun yüksek kesimlerinde dünyadaki en kaliteli kayısı yetişir. İncir, üzüm, zeytin, kiraz, fındık ve 30’u aşkın meyve türünün anavatanı olan Anadolu’da elmanın 500, eriğin 200, şeftalinin 100 ve üzümün 1200’den fazla çeşidi vardır. Güney Anadolu başta tahıl ve baklagillerin olmak üzere, dünyanın en önemli bitki gen kaynağıdır. ABD’nin en verimli buğday türü çaresiz bir hastalıktan kurtulmak için Anadolu’nun doğal buğdayı ile evlenmek zorunda kaldı ve böylece tarım ilaçlarında yılda 50 milyon dolar tasarruf sağlandı. Anadolu, tıbbi ve aromatik bitki çeşitlerinin de en önemli merkezlerindendir.
Anadolu’daki 40 000’den fazla hayvan türünün Avrupa kıtasının toplam tür sayısının %80’ine denk olduğu tahmin ediliyor. Avrupa’da yaşayan toplam kuş türü sayısı 545, Anadolu’da 459’dur. Türkiye’de 2005 yılında 3 haftalık bir kuş gözlem turunda 276 kuş türü saptanmıştır. Tropik ülkeler dışında bu, dünya rekorlarından biridir. Dünyanın en önemli koyun üreticisi Yeni Zelanda’nın geniş meraları Anadolu’nun otlaklarından alınan tohumlarla geliştirildi.
Anadolu’daki Biyoçeşitlilik Tehlikede
Günümüzde özellikle sanayi ve yerleşim bölgelerinden çıkan sera gazları ile küresel ölçekte havanın ısınma eğilimi yükselmekte, canlı küreden (biyosfer) yukarı atmosfere (stratosfer) kadar olan kısım başta olmak üzere atmosfer kirlenmektedir. Sera gazı arttıkça sıcaklık artmakta, sıcaklık arttıkça kuraklık, kıtlık, orman yangını, sıcak hava dalgası, düzensiz yağış, sel ve tropikal hastalıklar yaşanmaktadır. Yiyecek gıda ve içecek su kalmadığında diğer bütün sosyo-ekonomik kaygılar anlamsızlaşır.
Geçmişte yaşanan iklim ve çevre değişiklerinde toplumlar eğitim, teknoloji, istemli küçülme, ekonomi değiştirme ve göç gibi stratejik yollarla mücadele etmiş, bir kısmı başarısız kalmış ve yok olmuştur. Bazı bölgeler ya sahip oldukları coğrafi koşullar ya da toplumun geliştirdiği sosyal cevap ve değişikliğe uyum gösterme yeteneği dolayısıyla az etkilenmiştir.
Artan hava sıcaklıkları bitkiler için sulama ihtiyacını beraberinde getirmekte, tarımsal rekolteyi düşürmektedir. İklim, üstü açık bir fabrika olan ve Türkiye nüfusunun %40’ının geçimini sağladığı tarımı ve dolayısıyla ülkemiz ekonomisini de etkilemektedir. Türkiye, biyoçeşitliliği dolayısıyla Avrupa ve Asya ülkeleri arasında küresel iklim değişikliğinden en olumsuz etkilenecek 3. ülkedir.
Anadolu’daki Biyoçeşitliliği Korumak
Tecrübelerden ders almalı, eşsiz biyo-zenginliğimizi tanımalı ve gözümüz gibi korumalıyız. Bir an önce, en küçük beldeden başlayarak “küresel düşün, yerel hareket et” felsefesini hayata geçirmeliyiz.
“Doğayı koruyun, bitkileri sevin” demekle insanlar doğayı koruyup bitkileri sevmez. Doğa dostu bir toplum oluşturabilmek için bireylere bitkileri ve doğayı tanıtmak, “doğayı korumanın insanı korumak olduğunu” öğretmek gerekir.