Atık Su Arıtımı ve Yeniden Kullanımı
“Her kriz kendi fırsatını doğurur.” sözüne muhakkak rast gelmişsinizdir. Atık su meselesi de, bu söze verilebilecek en iyi örneklerden biri aslında. Çünkü bir taraftan hiçbir işleme tabi tutulmadan tabiata salınması durumunda çevresel felaketlere sebep olabilen atık su, aynı zamanda günümüzün ve geleceğin en büyük meselelerinden biri olarak görülen su kıtlığı sorununun çözümü için müthiş bir alternatif kaynak. Nitekim günümüzde, atık su halledilmesi gereken bir problem olmaktan çok, toplumların karşı karşıya kaldığı sorunların çözümünün bir parçası olarak görülüyor.
Bu tür kaynakların atık sudan çıkartılmasının insan ve çevre sağlığının yanı sıra gıda ve enerji güvenliği ile iklim değişikliğinin hafifletilmesi üzerinde çok önemli etkileri ve faydaları var.
Dünyanın Suyu: Ulaşılabilirlik ve Kalite
Küresel ölçekte, önümüzdeki on yıllarda su talebinin önemli ölçüde artacağı tahmin ediliyor. Dünya genelindeki su kullanımının %70’inden sorumlu olan tarım sektörüne ek olarak, sanayi ve enerji üretimi için su talebi büyük artış gösterdi. Hızlı şehirleşme ve nüfus artışının bu talebin artmasında büyük payı var.
İklim değişikliği senaryoları, su arz ve talebi arasındaki dengesizlik gibi su döngü dinamiklerindeki uzaysal ve zamansal değişkenliklerin daha da şiddetleneceğini ve dünya çapında birçok nehir havzasında kuraklık ve sellerin sıklığı ve şiddetinin büyük olasılıkla değişeceğini öngörüyor. Kuraklık ise çok ciddi sosyo-ekonomik ve çevresel sonuçları beraberinde getirebilir.
Şu anda dünya nüfusunun üçte ikisi yılda en az bir ay su kıtlığı yaşayan; yaklaşık 500 milyon kişi ise su tüketimi miktarının, yenilenebilir su kaynaklarının iki katına çıktığı bölgelerde yaşıyor. Zaten kısıtlı olan temiz su kaynaklarının azalmaya devam ettiği son derece hassas alanlar, suyun bol olduğu alanlardan su transferine bağımlı halde ve uygun yeni alternatif su kaynakları aranıyor. Tedbirsiz kanalizasyon deşarjlarının artması, tarımsal atıksu ve sanayiden yeterince arıtılmadan salınan sular dünya çapında su kalitesinin düşmesine neden oldu. Bu eğilimin devam etmesi halinde; önümüzdeki on yıllarda su kalitesinin giderek düşmesi, özellikle su kaynakları bakımından fakir ülkelerde ekosistemleri ve insan sağlığını tehdit eder hale gelmesi, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı kısıtlayacak ve su kıtlığını artıracak sonuçlar doğurması olasılığını güçlendiriyor.
Atık Su: Küresel Eğilimler
Ortalama olarak, yüksek gelirli ülkeler, evsel ve endüstriyel atık suları %70 oranında işleme tabi tutarak doğaya salıyor. Bu oran, üst orta gelirli ülkelerde %38’e, düşük orta gelirli ülkelerde ise %28’e düşüyor. Buna ek olarak düşük orta gelirli ülkelerde atık suyun sadece %8’i tam manasıyla işleme tabi tutuluyor. Bu tabloya göre, küresel olarak, tüm atık suların %80’inden fazlası herhangi bir işleme tabi tutulmadan deşarj ediliyor. Yüksek gelirli ülkelerde ileri atık su arıtımına yönelik motivasyon, atık suya su kıtlığı ile baş etme yönünde alternatif bir su kaynağı işlevi kazandırarak çevresel kaliteyi artırıyor. Bununla birlikte özellikle gelişmekte olan ülkelerde altyapı, teknik ve kurumsal kapasite ve finansman eksikliği nedeniyle atık suyun doğrudan çevreye salınması yaygın bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor.
“Yeniden Kazanmak” Atık su iyi yönetildiği zaman büyük fırsatlar ve imkanlar sunan; görmezden gelindiğinde ise çevresel, sıhhi, iktisadi ve toplumsal krizlerin kaynağı haline gelebilen bir kaynak niteliği taşıyor. Atık suyun, arıtıldıktan sonra aralarında içme suyunun da yer aldığı birçok kullanım alanı var. Bu kullanım alanlarını tarım, sanayi, yer altı suyunun takviye edilmesi, mesire alanlarının oluşturulması ve beslenmesi ile tuvaletlerde kullanımı olarak sıralayabiliriz.
Atık su arıtımı ve yeniden kullanım faaliyetleri doğrudan ve dolaylı olarak birçok fayda sağlıyor. Atık su arıtımı faaliyetlerinin sağlayacağı kazanımlardan en önemlisi toplum ve çevre sağlığı yönündeki ki kazanımlar. Zira atık su arıtılmadan deşarj edildiğinde tifo, sarılık, kanser gibi neticesi ölüme varabilecek ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Bu yüzden atık su arıtımı faaliyetleri toplum ve çevre sağlığı açısından hayati öneme sahip. Atık suyun çevreye ve toplum sağlığına verdiği tahribat için verilebilecek en net örneklerden biri Ganj Nehri. Hinduların asla kirlenmeyeceğine inandıkları Ganj Nehri’ne günlük ortalama 2 milyar litre lağım ve endüstriyel atık su deşarj ediliyor. Arıtılmamış atık su deşarjları, yakılmış insan külleri, cesetler nedeniyle nehirde yüzmek bir yana temas etmek dahi insan sağlığı açısından çok tehlikeli. Nitekim dini inanışları gereği Hindular, Ganj Nehri’nde yıkanıyor, hatta suyundan içiyorlar. Bunun neticesinde bölgede salgın hastalıklar ve kanser çok yaygın. Ganj Nehri’nin yeniden kazanımı için bugün harekete geçildiğini ve milyarlarca dolar harcandığını varsaysak dahi, nehrin eski günlerine geri dönmesi imkansız görünüyor.
Arıtılmadan deşarj edilen atık suyun neden olduğu çevresel kirlilik ve tahribat, turizm faaliyetlerini de olumsuz etkiliyor. Atık suyun arıtılması halinde ise çevresel kirliliğin engellenmesinin yanı sıra, elde edilen suyun rekreasyon alanlarının oluşturulması ve beslenmesinde kullanılması turizme büyük katkı sağlıyor.
Günümüzün ve geleceğin en önemli meselelerinden biri olan su kıtlığı, ülkeleri alternatif su temini kaynağı bulmaya zorluyor. Tam bu noktada atık su, %99’un üzerindeki su oranıyla müthiş bir alternatif kaynak olarak ön plana çıkıyor. Dünyada tüketilen suyun %70’inin tarımsal amaçlı kullanıldığı düşünüldüğünde, atık su arıtımından kazanılan suyun tarımda yeniden kullanılması, su kıtlığı meselesinin çözümüne çok büyük katkı sunma potansiyeline sahip.
Atık su arıtımı ve yeniden kullanım faaliyetlerinin iktisadi kazanımları; toplum ve çevre sağlığı, turizm, su temini faaliyetleri doğrudan veya dolaylı olarak bir ilişki içerisinde. Zira toplum ve çevre sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olan bir durumun bertarafı için harcanacak iktisadi kaynak göz önüne alındığında, doğrudan ekonomiyi ilgilendiren bir boyut kazanıyor. Diğer bir yandan alternatif su kaynağı arama faaliyetleri için iktisadi kaynakların sarfiyatı, atık su arıtımı ve yeniden kullanım faaliyetleri ile asgariye indirgenmiş oluyor. Hem arıtılmamış atık suyun turizme vereceği zarar, hem de rekrasyon alanları ve turizm faaliyetlerinden yeniden kullanıma hazır arıtılmış atık suyun getireceği kazanımlar hesaba katıldığında, atık su arıtımı faaliyetlerinin getireceği ekonomik kazanç daha net görülebiliyor. Uzmanlar, atık su arıtımı faaliyetlerinde kullanılan her 1 liranın, doğrudan veya dolaylı olarak 5 liralık katkı olarak geri döneceğini değerlendiriyor.
Atık Su, Sanitasyon ve Sürdürülebilir Kalkınma
Atık su kabaca %99 sudan ve %1 asılı, koloidal ve çözünmüş katı maddelerden oluşur. İşlenmemiş veya yetersiz şekilde arıtılmış atık suyun deşarj edilmesinin etkileri; insan sağlığına zararlı etkileri, olumsuz çevresel etkiler ve ekonomik faaliyetler üzerindeki olumsuz etkiler olmak üzere üç gruba ayrılabilir.
Hayatın kaynağı olan su, herhangi bir sektörde üretime aracılık ettikten sonra arıtılmadan deşarj edildiğinde, toplum sağlığı açısından büyük bir risk oluşturur. Bu sebeple hastalıklar oluşmadan, sebeplerini ortadan kaldırmanın en önemli ayaklarından biri su kaynaklarının temizliği olarak ön plana çıkıyor. Bu aşamada hem temizliğin artırılması, hem de yeni su kaynaklarına ulaşım imkanı sağlaması bakımından Atık Su Arıtma Tesisleri hayati fırsatlar sunuyor. Çünkü daha fazla sağlık kazanımı ancak gelişmiş atık su arıtımı ile gerçekleştirilebilir. 1990 yılından bu yana dünya genelinde 2,1 milyar insan sağlık tesislerine erişirken, 2,4 milyar insan sağlık hizmetlerine erişemiyor. Yaklaşık 1 milyar kişi ise hâlâ açık havada dışkılama yapıyor. 2012 yılında, orta ve düşük gelirli ülkelerde gerçekleşen ölümlerden tahminen 842 bini, kirlenmiş içme suyu, yetersiz el yıkama imkanları ve uygunsuz veya yetersiz sağlık hizmetlerinden kaynaklanıyordu.
UNESCO Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde “2030 yılına kadar, küresel olarak kirliliğin azaltılması, çöp yığınlarının ortadan kaldırılması ve tehlikeli kimyasalların ve maddelerin salımının asgariye indirgenmesi, işlenmemiş atık su oranının yarıya indirilmesi, geri dönüşümün ve güvenli yeniden kullanımın sağlanması yoluyla su kalitesinin yükseltmesini.” ana hedefler olarak belirledi ve benimsedi.
Düşük gelirli ve düşük orta gelirli ülkelerde atık su arıtımının son derece kısıtlı seviyelerde olması, söz konusu kritik hedeflere ulaşılmasının önünde bir engel olarak görülüyor. Bu durumun iyileştirilmesi için ise bu ülkelerde düşük maliyetli çözümlerin ve güvenli su kullanım seçeneklerinin acil bir şekilde uygulanması planlanıyor.
Atık Su Yönetimindeki Zorluklar
Toplumun, insan atıklarını yönetmedeki kazanımları, halk sağlığı için olduğu kadar çevre için de önemli. Su kalitesi yönetmeliklerinin pratikte uygulanmasına dair zorlukların üstesinden gelmek ise bir hayli güç olabiliyor. Su kalitesinin iyileştirilmesi ve su kaynaklarının korunması hedeflerini gerçekleştirmek için, atık su yönetiminin çeşitli yönlerinden sorumlu olan kişiler ve kuruluşlar, uyumlu olmak ve ortak hareket etmek zorunda. Kazanımlar ise su kaynaklarının kirlilikten korunmasına dair kurallara uyulmasına bağlı.
Vatandaşların her seviyedeki karar verme sürecine dahil edilmesi, toplumun bu süreçlere katılımını ve süreçleri sahiplenmesini teşvik ediyor. Bu süreçler; hangi sanitasyon tesislerinin arzu edildiği, tesislerin nitelikleri, uzun vadede nasıl finanse edileceği ve muhafaza edilebileceğini de kapsıyor.